Büyük depremlerin ardından afet bölgelerinde ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar salgına yol açabiliyor. Çeşitli nedenlerle kendini gösteren hastalıklar, felaket bölgelerinde şartların olumsuz yönde değişmesine bağlı olarak kendine hızla yayılabileceği bir zemin bulabiliyor. Bu nedenle önemli yaşamsal riskler de taşıyabilen bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınması gerekiyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Funda Timurkaynak, deprem sonrası afet bölgelerinde yaşanabilecek salgın hastalıklar ve bunlardan korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Timurkaynak, “Deprem sonrası enfeksiyonlar sıklıkla ikinci haftadan sonra görülmektedir. Ortaya çıkma riski bulunan enfeksiyonları, üç ayrı şekilde gruplayabiliriz” dedi ve bu riskleri şöyle sıraladı:
YARALANANIN TETANOS AŞISI YOK İSE HEMEN YAPILMALI
Prof. Dr. Timurkaynak, özellikle doku kayıplarının eşlik ettiği açık kirli yaralanmaların, yara yeri enfeksiyonlarına neden olabileceğini belirterek “Bunların arasında gazlı kangren gibi ciddi olan ve uzuv kaybıyla sonuçlanabilen ağır bir tablo da görülebilir. Bu tip doku bütünlüğünü bozan yaralanmalar, tetanos bağışıklığı yıllar içinde azalmış bireylerde tetanos için de risk taşımaktadır. Yaralanan yetişkinlerin son 10 yıl içinde aşısı yok ise aşının zaman kaybetmeden yapılması önemlidir” dedi.
KOVİD VE GRİP RİSKİ GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Kovid-19 ve grip salgını riskinin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Timurkaynak şöyle konuştu: “Deprem nedeniyle kurulan çadır kentlerdeki kalabalık yaşam ortamı, kış mevsimi nedeniyle zaten halen yoğun biçimde görülen Kovid-19, RSV ve influenza (grip) gibi viral etkenler üst solunum yolu enfeksiyonu salgınına zemin hazırlamaktadır. Vücut direncinin zayıflaması da hastalıklara yakalanma ve bulaş riskini artırmaktadır.” Prof. Dr. Timurkaynak, alınacak önemleri de şöyle sıraladı: “Bu nedenle depremzedelerin mümkünse maske kullanımına, sosyal mesafeye ve el yıkamaya dikkat etmesi, kalabalık çadırların sık sık havalandırılması önem taşımaktadır.” “Depremde yabani ve evcil hayvanların idrarlarının su ya da yiyecekleri kontamine etmesi ‘leptospiroz’ adı verilen ‘leptospira’ isimli bakterinin neden olduğu enfeksiyona yol açabilir” diyen Timurkaynak, şunları söyledi: “Hastalık; ateş, titreme, kas ağrısı, baş ağrısı, kusma ve ishal ile başlayıp kısa bir süreliğine iyileşse de belirtiler tekrar başlayarak karaciğer, böbrek fonksiyon bozuklukları ve menenjit şeklinde seyreden bir tabloya dönüşebilir. Suların kapalı şişelerde, kaynatılarak ya da klorlanarak kullanılması bulaşı önlemede önemlidir.”
SULAR KLORLANARAK KULLANILMALI
“SU tüketiminin kapalı şişelerde, kaynatılmış ya da klorlanmış olarak kullanılması önemlidir” diyen Prof. Dr. Timurkaynak, “Suyu klorlamak için Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerini dikkate almak gerekir. Sebze ve meyvelerin klorlanmış suyla yıkanması ve ellerin dezenfeksiyonu da gıda güvenliği için çok önemlidir” dedi.
TİFO, DİZANTERİ GÖRÜLEBİLİR
Deprem sonrası kanalizasyon sistemlerinin hasarlanması ve içme suyuna dışkı karışması sonucu tifo, dizanteri, kolera gibi ishalle seyreden hastalıkların görülebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Timurkaynak “Deprem sırasında hayatını kaybedenlerin bedeninden bulaşabilecek enfeksiyon hastalıkları ise sınırlıdır. Kolera, bu enfeksiyonların başında gelmektedir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşan sarılık türleri (Hepatit A ve Hepatit E virüse bağlı) ve paraziter enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalıkların önlenmesi için tuvaletlerin sağlıklı bir biçimde kullanılabilir olması gerekir.”
ALINTI KAYNAK: https://www.sabah.com.tr/saglik/2023/02/25/bulasici-hastaliklara-dikkat