Türkiye, 6 Şubat sabahı Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Bu depremden 9 saat sonra ise Elbistan’da yaşanan 7.6’lık sarsıntı ile acımız katlandı. 44 bini aşkın canımızı kaybederken, on binlerce bina moloz yığını haline geldi.
FAY YASASI VAR MI YOK MU?
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bu tablonun bir daha yaşanmaması için en çarpıcı önlemlerden biri olan “Fay Yasası”nın uygulanması gerektiğine dikkat çekti. İşte üzerinde düşünülmesi gereken gerçeğimiz: Fay Yasası…
“FAY YASASI 20 YILDIR UYGULANIYOR”
“Gerek sosyal medyada, gerek basında ve gerekse de bilim dünyasında sürekli tartışılıyor, fay yasası olsaydı bu kadar can ve mal kaybı olmazdı diye, iyi de fay yasası 20 yıldır uygulanıyor Türkiye’de, ama bir standardı olmadan… Peki nasıl uygulanıyor? Diyelim ki bir yer imara açılacak veya bir parsele bina yapılacak, çevre ve şehircilik bakıyor, MTA diri fay haritasına göre, buradan bir fay geçiyor mu diye. Geçiyorsa, işi alan şirkete diyor ki, git kendine bir diri fayı imar haritasina işleyebilecek ve hendek-tabanlı paleosismoloji konusunda yayınları ve uzmanlığı olan bir profesör bul. CV’sini bana yolla, ben olur verirsem, hocamız çalışmasını yapıp, diri fayın yapılaşmaya kapatılıp kapatılamayacağı konusundaki kararını bir rapor halinde sunsun.
“STANDARTLARLA İLGİLİ RESMİ BELGE YOK”
Çevre şehircilik bu rapordaki bilgilere göre son kararı veriyor. 20 yıldır bu sistem çalışıyor Türkiye’de, ama fay hangi özellikleri taşırsa yapılaşmaya kapatılır ve fay sakınım bandı genişliği ne olur gibi standartlarla ilgili resmi bir belge yok. Şimdi burada öncelikle, “fay” diye tanımlanan jeolojik yapının ne anlama geldiğini bilmek gerekiyor.
Fay ile ilgili en eski kayıtlardan biri, 1755 Lizbon depreminde geçmektedir. Bu depremde yeryüzünde belli hatlar boyunca kırıklar geliştiği belirtilmiştir. Bu kırıkların “Fault” (Türkçe’ye fay olarak çevrilmiştir) olarak tanımlandığı ilk çalışma Samuel Haughton tarafından 1858 tarihli makalesinde geçmektedir. Samuel’e göre “Fay” kayaları birbirinden farklı bloklara ayıran bir zayıflık düzlemi olarak tanımlanmıştır. Yerkabuğunun derinliklerinden yeryüzüne doğru uzanan bu düzlem, yerkabuğundaki kayaların en zayıf olduğu kuşaklara karşılık gelir. Özellikle, ilk 10-15 km. derinlikteki kayalar belirli bir stres etkisi altında kaldığında, fay düzlemleri boyunca kırılırlar. Çoğunlukla birkaç saniye içinde gerçekleşen bu kırılma hareketi sırasında fay düzleminin ayırdığı bloklar birbirine göre birkaç cm ile birkaç metre arasında değişen oranda yanal veya düşey yönde yer değiştirirler.
Belirli bir derinlikte, fay düzlemi üzerindeki bir noktada gerçekleşen bu kırılma sırasında, çok büyük bir enerji açığa çıkar ve bu enerji fay düzlemi boyunca deprem dalgaları şeklinde yayılarak yeryüzüne ulaştığında şiddetli bir sarsıntı oluşturur.
“FAYA GÜVENLİK MESAFESİ ÇEKİLMEKTE”
Depremin büyüklüğü belli bir sınırın üzerinde ise, fay düzleminin yeryüzüne ulaştığı hat boyunca yüzey faylanması gelişir, yani yeryüzünde, kırılan fayın türüne bağlı olarak, saniyeler içinde, birkaç metreye varan ani deplasmanlar şeklinde yer değiştirmeler ve deformasyonlar gerçekleşir. Eğer fayın yeryüzüne ulaştığı hat (zon) üzerinde bir yapılaşma var ise, bu binalar ciddi anlamda zarar görür ve can kaybı olur. Dünya ölçeğinde, Amerika, Yeni Zelanda, Tayvan gibi ülkelerde yeryüzüne ulaşan faylara yakın yerlerde yerleşen kentlerde, buna çözüm olarak fayın deformasyon zonu ve bu zona belli bir uzaklıkta ve belli bir genişlikte olacak şekilde güvenlik mesafesi çekilmektedir.
“FAY ZONU BOYUNCA YAPILAŞMAYA İZİN VERİLMİYOR”
Böylece “Fay sakınım bantı” olarak adlandırılan bu zon boyunca yapılaşmaya izin verilmemekte, bu zon dışında kalan zeminlerde ise, gerekli jeoteknik çalışmalardan sonra belirlenen zemin iyileştirmelerine göre yapılaşmaya gidilmektedir.
“1999’DAN SONRA BİRÇOK TOPLANTI YAPILDI”
Peki ülkemizde durum nedir? Türkiye’de 1999 depreminde Kuzey Anadolu Fayı üzerinde, 45 saniye içinde 4.5 metreye varan sağ yanal yönde ani deplasmanlar gelişmiş ve fay zonu üzerinde kalan binalarda can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Bu tarihten sonra, yerleşim yerlerinden geçen ve gelecekte deprem üretme potansiyeli olan diri faylar üzerinde yapılaşma yasağı getirilme çalışmaları üzerine çok sayıda toplantı yapılmış ve birçok rapor hazırlanmıştır.
“2020’DEN İTİBAREN ÇALIŞMALARA BAŞLANDI”
2000’li yılların başında gerek AFAD gerekse de ilgili üniversite ve meslek kuruluşları fay yasası ile ilgili kılavuzlar yayınlamaya ve yayınlar yapmaya başlamıştır. Gelinen aşamada, 2019 yılında fay yasasının İçişleri Bakanlığı-AFAD-Deprem Daire Başkanlığı düzeyinde oluşturulan ve benim de içinde bulunduğum bir komisyon tarafından kaleme alınması istenmiş ve bu amaçla deprem ile ilişkili çok sayıda bilim insanı 2020 başlarından beri yasa üzerinde çalışmalara başlamıştır.
“ELİMİZDEN GELENİ YAPIYORUZ”
Tabii bu süreç içinde, her zaman olduğu gibi, bilerek ya da bilmeyerek, fay yasasının standartlarının belirlenmesine karşı çıkanlar da olmuştur. Hatta, “biz her yere bina yaparız” diyenler yanı sıra, “buna ne gerek var” diyecek kadar yerbilimlerinden uzak görüşler de sosyal medyada boy göstermiştir. Bu durum her ne kadar, bizleri psikolojik olarak etkilese de, toplumun depreme karşı dirençli olmasının en önemli şartlarından biri olan “afet zararlarını azaltma”ya yönelik bu yasanın belirli standartlara bağlanması ve çıkması için elimizden geleni yapıyoruz.
“50 SAYFALIK YASA TASLAĞINI AFAD’A SUNDUK”
Biz geçen yılın nisan ayında fay yasası ile ilgili standartları, bu standartları kimlerin uygulayabileceğini, hangi yöntemlerin uygulanması gerektiğini, hangi fayların üzerinde ve nasıl uygulanacağını anlatan 50 sayfalık bir yasa taslağını AFAD’a sunduk. Bildiğim kadarıyla tüm afetleri içeren bir Afet Kanunu kapsamında yakın zamanda yürürlüğe girecek.
“GÜVENLİ VE KALİTELİ BİR YAŞAM”
Kısacası, doğal afetler meydana gelmeden önce gerekli önlemleri alabilirsek, Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda geleceğe daha güvenli bakabilen ve daha kaliteli bir yaşam şansına sahip olan bir toplum düzeyine erişebileceğiz. Tabii ki toplum olarak bu fay yasasını anlayıp, özümseyip, belirlediğimiz standartlar çerçevesinde uygulanmasını sağlayabilirsek…
“FAYIN DEPREM ÜRETMEDEN ESKİ YÜZEY KIRIĞINI HARİTALAMAK”
Bir fay deprem üretip yeryüzünü kestikten sonra, bu fayı herkes haritalayabilir. Bunun için yerbilimci olmaya bile gerek yok. Önemli olan fayın deprem üretmeden önceki eski yüzey kırığını haritalayabilmektir. Basında çıkan yazılardan bilim dünyasının bile bunu tam olarak anlayamadığı anlaşılıyor. Kısacası bu konuda herkesin eğitilmeye ihtiyacı var.”
ALINTI HABER: https://www.haberturk.com/fay-yasasi-prof-dr-sozbilir-yasa-taslagini-afad-a-sunduk-20-yildir-uygulaniyor-ama-standardi-yok-fay-yasasi-son-dakika-deprem-haberleri-3569018